30 Nisan 2010 Cuma

Meyve Çekirdeklerine Hayat Verin: Bir TEMA Projesidir.


Yer yüzünün aldığı yağmur oranı 10 yıllık aralıklarda artar. bu sene (2010) dünyanın periyodik olarak en çok yağmur alan yıllarından biri olacak, bu nedenle yediğiniz kayısı, şeftali, kiraz, vişne, karpuz, kavun, erik vb. meyvelerin çekirdeklerini lütfen çöpe atmayın, hele çöp poşetlerine ASLA hapsetmeyin. Mümkünse herhangi bir yerde toprağın 10 cm altına gömün. Üzerine de bir bardak su dökün.

Gömme imkanınız yoksa bi poşette bu çekirdekleri biriktirip yanınıza alın (yada arabanıza koyun) arsa, tarla, toprak yol kenarı, yamaç gibi toprağı gördüğünüz alanlara bu çekirdeklerinizi savurun, korkmayın bu çevre kirliliği değildir aksine çevre için yeni hayattır. Doğa hemen o yeni çekirdekleri kucaklar ve besler…

Yapacağınız en kötü hareket çekirdekleri poşetlere hapsetmektir ! Bunu yapmayın ve yaptırmayın.

Yapılan çalışmalarda doğaya başıboş atılan yada dikilen bu çekirdeklerin en az yarısının yeşerip ağaç veya bitki olduğu kanıtlanmış.
En büyük israflardan birisi meyve çekirdeklerinin çöpe atılması, ülkemiz adına küçümsenemeyecek büyük bir servet...
Daha yeşil bir ülke için, daha temiz hava için, toprak kaymasını önlemek ve yeni nesillerimize yeşil bir dünya bırakmak için hep birlikte elimizden geldiğince meyve çekirdeği gömelim, savuralım, fırlatalım…

Bu uygulama TEMA tarafından başlatıldı ve bilinçli toplum olarak bizlerin desteklerini bekliyor, Doğaya yardım etmek, gelecekte etrafımızı saracak beton ve gökdelenlerden alamayacağımız oksijeni karşılamak için bile bu çekirdeklerden çıkacak ağaçlara ihtiyacımız olacaktır.

Poşete koymadığınız her çekirdek için şimdiden teşekkürler,
DGD
Doğa Gönüllüleri Derneği
LÜTFEN BU YAZIYI TÜM DOSTLARIMIZLA PAYLAŞALIM

Yukarıdaki yazı Facebooktan elime ulaştı ve ben elimizden geldiğince desteklenmesi gereken bir proje olduğunu düşünüyorum.

Bir Yüksek Lisans Programında Pazarlama Dersi

Dün FriendFeed'den paylaşılan ve pazarlama ile marka yönetimi konularını karikatürle anlatan yazı çok hoşuma gitmişti. Bu gün de Facebooktan bir arkadaşımın paylaştığı yazıyı da ek olarak sizlerle paylaşmak istiyorum.

Önce karikatürler:


Yazının orjinaline buradan ulaşabilirsiniz.

Diğer hikayelendirilmiş içerik ise şöyle:

Pazarlamanın Fıkrasal Tanımı

Bir profesör, yüksek lisans öğrencilerine pazarlama kavramlarını anlatıyordu:
1. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz ve yanına giderek "Çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz. Bu, doğrudan pazarlamadır.
2. Bir grup arkadaşınızla katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz. Arkadaşlarınızdan biri kızın yanına gitti ve sizi işaret ederek kıza "O çok zengin. Evlen onunla!" dedi. Bu, reklamdır.
3. Katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz ve yanına gidip telefon numarasını aldınız. Ertesi gün arayıp "Çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz. Bu, tele-pazarlamadır.
4. Katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz. Kalkıp kravatınızı düzelttiniz, ona doğru yürüyüp içkisini tazelediniz, arabanın kapısını açtınız, çantasını düşürünce eğilip aldınız, küçük bir gezinti teklif ettiniz ve sonra "Bu arada ben çok zenginim. Benimle evlenir misin?" dediniz. Bu, halkla ilişkilerdir.
5. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanınıza geldi ve "Duyduğuma göre çok zenginmişsiniz. Benimle evlenir misiniz?" dedi. Bu, marka bilinirliğidir.
6. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp "Ben çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz. Suratınıza okkalı bir tokat yapıştırdı. Bu, müşteri geri-bildirimidir.
7. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp "Ben çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz. O da sizi kocasıyla tanıştırdı. Bu, arz-talep uyuşmazlığıdır.
8. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaştınız, ama siz bir şeyler söyleyemeden önce biri gelip ona "Ben çok zenginim. Benimle evlenir misin?" dedi ve kız onunla gitti. Bu, sizin pazar payınıza göz koyan rekabettir.
9. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp "Ben çok zenginim, evlen benimle!" diyecekken karınız geldi. Bu, yeni pazarlara girememektir.



26 Nisan 2010 Pazartesi

Geri Dönüşüm Muhteşem Olacak..

Dün Ata Demirer'in senaryosunu yazıp, baş rolünün oynadığı Eyvah Eyvah filmini izlemeye gittim sonunda arkadaşlarımın ısrarlı önerilerinden sonra. Film komik ve eğlenceliydi, eğlenceli olmasına ama ilgimi çeken ve sizlerle paylaşmak istediğim daha ilginç ve ülkemizin geleceği için önemli olan bir kampanyanın afişi ile karşılaştım sinemanın girişinde.


AFM sinemaları ve ÇEVKO tarafından "Geri Dönüşümün" önemi ve Geri Dönüşümle ilgili bilgilendirme amaçlı broşürlerden edindim bir tane ve yaklaşık 1,5 yıl önce başıma gelen, o dönemlerde beni etkileyen bir olay geldi hemen aklıma. Sizlerle de paylaşayım:

Bir Avrupa Birliği Projesi için Letonya'nın başkenti Riga'daydık. Etkinlikle yapıldı, muhabbet, sohbet derken -bu gibi etkinliklerde beraber yenilir ve beraber toplanır sonra herşey- ortalığa şöyle çeki düzen veriyorduk ki, Yunan arkadaş elinde teneke kutularla gelip, geri dönüşüm poşeti alabilir miyim dedi, geri dönüşüm uygulamasının olmadığını öğrenince de çok ama çok şaşırmıştı. Ben de işte o an dedim ki kendime ulan komşu Yunanistan dahi Geri Dönüşüm Uygulamasına geçmişken ve yurttaşları bu derece duyarlıyken aynı duyarlılığı biz neden gösteremiyoruz. Şimdi diyeceksin ki peki sen evinde ayırıyor musun ki çöplerini, biliyorum. Maalesef cevap hayır. Bu konuda hem teşvik edici sağlam politikalar olmalı hem de ayrıştırarak çöpleri biriktiren vatandaşlarımızın işlerini kolaylaştırmalı belediyeler diye düşünüyorum. Kabul ediyorum, özellikle Ankara Çankaya'da muhtelif yerlerde cam ve kağıt toplanması için ayrı kutular var fakat kim gerçekten çöpleri ayrıştırarak, bu kutulara atmak için ayrı bir efor sarfeder ki Allah aşkına.

Erasmusla Almanya'ya giden bir arkadaşımdan çöplerini ayrıştırmadığı zaman çöplerinin kapısının önünden alınmadığını duymuştum, ne güzel bir uygulamadır diye de aklımdan geçirmiştim. Biz şimdilik devlet eliyle gerçekleştiremediklerimiz noktasında ÇEVKO ve AFM'nin yaptığı bilgilendirme kampanyasına destekte bulunalım madem. Ayrıntılı bilgi ve broşürer için lütfen http://www.cevko.org.tr adresini ziyaret ediniz.

Gelecekte çocuklarımıza daha yaşanabilir bir Dünya bırakmak istiyorsak, her geçen kıtlaşan kaynaklardan dolayı refah seviyemizin düşmesini istemiyorsak "Geri Dönüşüm'e önem verelim".


8 Nisan 2010 Perşembe

Eğlenceli bulduğum bir resim..


Bence durumu gayet güzel özetliyor.

7 Nisan 2010 Çarşamba

Ünye Ziyareti & İzlenimleri 04-05 Nisan 2010


Bu hafta sonu okuldan bir günlük iznimi kaptığım gibi tuttum memleketimin yolunu. Doğruya doğru özlemişim. Olanca hızıyla globalleşen Dünyanın, sosyal medya ile iletişmeye çalışan insanlarının yanı sıra(elbette bunu tadı da farklı ama eskiler bir güzeldi ya) hala komşuluk ilişkilerinin eskisi kadar olmasa da sıkı sıkıya yaşandığı, hala sokaklarda çocukların oynayabildiğini görmek güzeldi doğrusu. (Gerçi çocukluğumuzda bizim için her yer oyun alanıyken şimdilerde yollarda top koşturuyordu çocuklar) Biz konumuza dönelim efendim.

Ünye'ye iner, inmez oksijen fazlalığının vermiş olduğu sersemlikle, otobüsten iner inmez şöyle güzelce doldurdum Ünye'nin havası ile ciğerlerimi. Herşey hala bir başka güzel Ünyede, hani derler ya Ünye cennetten bir köşe, büyük şehirin hengamesinden sonra Ünyeyi ziyaret edince bir rahatlıyorum. Çocukluğumun geçtiği sokaklarda adım atarken kendimi buluyorum ve kendimi gelecekte bir gün Ünyeye dönmenin hayalleri içerisinde buluyorum.



İşlerimi halleder halletmez, sıradan akrabaları tanıdıkları ziyaret ettim. En güzel ve özel olan ziyaret ise 1999 senesinde orta kısmından mezun olduğum okulum Ünye Anadolu Lisesine olan ziyaretimdi. Okul müdürümüz Mustafa Kandaz, Beden Eğitimi öğretmenim Ömer Boran, Din Kültürü öğretmenimiz Beşir Aksoy hiç ama hiç değişmemişler. Uzun uzun konuştuk, eski günleri yadettik ve özlemleri dile getirdik. Gerçekten birbirinden güzel dört yılımı geçirmiştim ÜAL'de, hocalarımızın hepsini hala tek tek hatırlar, saygıyla anarım çoğu zaman. Öğretmen olmanın, branş bilgilerini bize aktarmanın yanı sıra her biri bize birer anne, baba gibi yaklaşırlardı. Ne güzel günlerdi ya..

Hiç unutmam, orta okul birdeyken bir arkadaşımızı kaybettiğimizde nasıl üzülmüşler, nasıl gözyaşları dökmüşlerdi. Acaba biz, günümüz öğretmenleri aynı adanmışlığı, aynı ruhu taşıyabiliyor muyuz hala? Ne dersiniz?

Hayati Paşa vardı mesela, Tarih derslerini öyle zevkle dinlerdim ki.. Sanki anı yaşar, o günlere giderdim. Müzik öğretmenimiz Gönül Hoca vardı, ne korkardık dersinde, şimdi karşılaşabilsekte bir ellerinden öpebilsem. Öğrettikleri ile liseyi bile bitirdim vallahi. Sonra Ufuk Hocam vardı, Allah var hiç dersime girmemişti ama duruşu, karizması ile bizlere hep örnek olmuştu. Ve adını sayamadığım onlarca hocam, sizleri lisemden mezun olurken anmıştım konuşmamda, şimdi bir de bu yazıda anıyor, çok değerli emekleriniz için bir kere daha teşekkür ediyorum.

Sonrasında Çakırtepe keyfi yapmışım, aslanlar gibi Karadeniz pidemi mideme indirmişim ki sormayın gitsin. Bir dahaki sefere görüşmek üzere güzel Ünye ve güzel Ünyemin insanları, dilerim yakın bir zamanda kader tekrar yollarımızı kesiştirir.

6 Nisan 2010 Salı

Sosyal Medya ve E-Pazarlama Notlar

Bu notlar www.mesgulsinyali.com tarafından hazırlanan Sosyal Medya ve E-Pazarlama isimli kitapta ilgimi çeken deyişleri kayıt altına tutmak amacıyla yazılmıştır.

Kitabı pdf kopyasını www.mesgulsinyali.com adresinden indirebilirsiniz.

  • Bugün “yeni ekonomi” dediğimiz düzenin de beşiği bilgiyi işlemek ve dağıtımını hızlı sağlamaktır.
  • En etkili yol, internetin sunduğu ve tüketicinin razı olduğu pazarlama kanallarını keşfetmektir. Bu kanalları kullanmak ise e-pazarlamacının boynunun borcudur. Artık müşterinin peşinden koşma devri bitti. Kimsenin olta balıkçılığı ile kaybedecek vakti yok, bunun için her marka artık bir “ağ” kurmalı.
  • internet devriminin arkasında yatan, aslında insanlık tarihinin ta kendisidir: bilgi edinme, ilham alma, yandaş bulma, bir gruba ait olma, yeni fikirleri değerlendirme, hizmetlerden
  • yararlanma, yeni yatırım ve iş modeli geliştirme ve bütün bunları çağın en hızlı teknolojisini kullanarak gerçekleştirme!
  • İnsanları taciz ederek onlara bir şeyler pazarlamak artık maliyet açısından etkin bir yöntem değildir. İnsanların peşinden koşmaya, büyük tüketici gruplarına istenmeyen pazarlama mesajları göndermeye ve sonra oturup bir kısmının size para yollamasını beklemeye devam edemezsiniz. Gelecek, insanların karşılıklı rızasına dayalı bir biçimde pazarlama yapabileceği bir zemini ve süreci inşa eden pazarlamacıların olacak. Tüketici iletişim ağlarını bir ucundan ateşe verin ve sonra kenara çekilin; bırakın onlar konuşsun.